featured

Laik ve Bilimsel Eğitim Konuşuldu

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Veli Der Edirne Şubesi, ÇYDD Edirne Şubesi, Eğitim İş Sendikası, Eğitim Sen sendikası, Çocuk Hakları Derneği, Edirne Kent Konseyi Eğitim Çalışma Grubu’ndan oluşan Edirne Laik Bilimsel Eğitim Grubu “Türkiye’de Laik ve Bilimsel Eğitim” başlıklı etkinlik düzenledi. Etkinliğe Yıldırım Kaya, Cemil Kılıç, Feray Aydoğan ve Ünal Özmen’in konuşmacı olduğu toplantıya Milletvekili Okan Gaytancıoğlu da katıldı.
Toplantıyı sunan Kezban Demir’den sonra Veli Der Başkanı Benay Gürsel toplantının amaçlarını ve grup olarak Edirne’de neler yaptıklarını anlattı.
Birgün Gazetesi yazarı ve Eleştirel Pedagoji Dergisi Editörü Ünal Özmen burada yaptığı konuşmasında;”Kamusal olan her şeyi yeniden kamuya alana kadar mücadele etmeliyiz. Kamuyu ele geçiren ideolojisi doğrultusunda kamuyu kullanıyor. Laiklik kamusal olanı koruyan bir kavramdır. Önce laikliği tartışmaya açıp değersizleştirdiler. Eğitim, laiklik, kamusalcılık; biri olmayınca diğerleri de olmayan üç sözcüktür.
Toplum toplulukların bir araya gelmesidir. Topluluklar kendi dünyasında yaşar; cemaat, aşiret… Topluluk kültüründen vazgeçildiğinde toplum oluşur. Bu da laiklik ile sağlanır. Hâkim olan topluluk toplumu ele geçirdiğinde kendi inancını, geleneğini dayatır.
Her devlette farklı inançlar, ırklar ve saire vardır. Ki çağımız eğitimi bunu sağlamak zorundadır. Müfredat bu inşayı sağlamakla yükümlüdür. Zorunlu eğitim bu nedenle şarttır. Zorunlu eğitim ulus devletin de gereğidir.
1970-1980’li yıllarda krize giren kapitalizmin isteği ile uygulanmaya başlayan neoliberalizm kamusal alanı yok etmeyi hedefledi. Bunun sonucunda iktidar 2000’li yıllarla birlikte önce eğitimi dizayn etmeye başladı. Bu günlerde de kamusal görev yapan odalara kadar geldi.
Kamusal olanı yok etmek için orayı dolduracak bir şey gerekliydi. İktidar bu kamusal alanı doldurmak için özel alan olan dini kullandı. Din üzerinden kamusal alana el koyuyor. Yeni bir eğitim paradigması dayatılıyor. Kişisel gelişim adı altında eğitimin özel alan olduğu algısı öne çıkarılıyor. Kişisel gelişim ile birey dayatılıyor. Kişilerin kendi maddi dünyalarına yönelip sosyal becerilerinden uzaklaşması isteniyor. Bireysel başarılar, kazanımlar, yalnızlaşmalar öne çıkarılıyor.
AB gibi gelişmiş ülkeler eğitimin kamuya yurttaş, insan yetiştirmesi amacından vaz geçmedi. Bizlerde bunu sonuna kadar savunmak ve eğitimin zorunlu, laik ve kamusal olmasını sonuna kadar savunmak zorundayız.”dedi.
İlahiyatçı, Yazar, Eğitimci Cemil Kılıç ise;”1067’de açılmış olan Nizamiye medreseleri İslam tarihini değiştirmiş dinin kamusal alana girmesini sağlamıştı. Yani ‘insan aklıyla doğruyu bulamazsınız, Tanrı doğruyu bilir ve peygamberler aracılığı ile insanlığa ulaştırır, vahiy eder’ fikri kabul edilmişti. Muhalifler ise akıl ile gerçeğe ulaşılabilir diyordu. 1924’te medreselerin kapatılmasının anlamı; nakli ilme son verilip akli ilim öne çıktı.
1933-1946 arasında okullarda dini eğitim yoktu. 1964’larda başladı ve bu her eğitim kurumunda dini eğitim verildiği güne gelindi. Mustafa Kemal 1925 yılında dinin mekteplerde okutulacağını söylemişti ve bugün okullarda din eğitimi verilmesini savunanlar bunu dayanak yapıyorlar. Ancak aynı kişi daha sonra okullarda din eğitimini kaldırmıştır.
1946’da seçmeli başlayan dinin eğitime müdahaleleri 1980 sonrasında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi olarak zorunlu hale getirildi. 1990’larda gayri Müslümler hukuk mücadelesi ile kendileri bu dersten muaf oldular. Herkesin bu dersi almasını savunanlar bu derslerde tüm dinlerin öğretildiğini söylüyorlardı ancak ders kitaplarının incelenmesinden de anlaşıldı ki tek din ve tek mezhep öğretisi egemendi. AİHM gayri Müslümleri haklı buldu.
İktidar yeni manevralarla DKHB dersi yanında seçmeli olarak yeni dersleri müfredata koydular. Eğitim tamamen dinselleşti. Çünkü diğer seçmeli derslere öğretmen bulunamazken dini dersleri seçenlere her türlü olanak sunuluyordu. Pozitif bilim olan fizik ve kimya gibi derslerde bile dini görüşlerin olması talep edilmektedir. Örneğin; yandaş gerici gazete yazarları tarafından yağmurun neden yukarıdan aşağıya yağdığı fizik kuralı olarak değil de ilahi böyle takdir etti diye açıklanması talep edilmektedir.
Eğitimci Feray Aytekin ise şunları söyledi: “Son yirmi yılda eğitimden günlük yaşama, ne yiyeceğimizden ne zaman eğleneceğimize hepsi değişti ve tümüne bir kişi karar verir oldu. Muhaliflerin bile eğitim yapboz tahtasına döndü eleştirisinden çok bir arada olmamızı engelleyen yapılanmalar gidildi. Bu yapılanmaların temellerinde 2010 referandumu ve 4+4+4 gibi kararlar sonuçtur. Bizlerin yitirdiği iktidarın kazandığı adımlarıdır. Bu kararlara karşı bizler kamusallığı savunurken laikliği öteledik.
İktidar kanadında 1920’leri eleştirenler; 2012 yılında işgal ordularının yapamadığını cumhuriyet yaptı, bizler bunu kindar ve dindar nesillerle yeneceğiz, diyebilmişlerdir.
Okullar ticarileşti, içerik dinselleşti. Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm birimleri ticari işletmelere devredildi. Eğitim programları yandaş vakıf ve kurumlara, eğitimciler yandaş sendikalara yönlendirildi.
Bakanlık verilerine göre bu gün 1.200.892 öğrenci zorunlu eğitime rağmen eğitimden kopmuş durumdadır. Mesleğe yönlendirme adı ile öğrenciler sanayiciye işgücü olarak sunulmuştur. Ki bu değişikliği iktidar müjde olarak açıklamıştır. Ama iktidar ileri gelenlerinin hiçbirisinin çocuğu bu alanda değildir.
Eğitimde bakanlığın yerini “Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu” aldı. Bu kurul tamamen dinci vakıf ve kurumların temsilcilerinden oluşuyor. Bakan da buradan geldi. 2021 yılında yapılan şûradan üç karar çıkarmışlardı. Öğretmen Meslek Kanunu (ÖMK), Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) ve 4-6 yaş gruplarında dini eğitim mevzuatı.
Dini ve özellikle hafızlık eğitimi veren okullar iktidar tarafından destekleniyor ve bakanlık yetkilileri buralarını özellikle ziyaret ediyor.
Her yıl cumhuriyeti kutluyoruz, cumhuriyet kaldı mı? Bu gün korunacak bir cumhuriyet değil yeniden kurulacak bir cumhuriyet hedefimiz olmalıdır. Bizi yenemediler ve yenemezler. Bizler mücadeleye devam edeceğiz. Laik ve kamusal eğitimi daha çok savunmalıyız.”
CHP Ankara Milletvekili ve Eğitim Sen Kurucu Başkanı Yıldırım Kaya ise şunları kaydetti: “İktidarın Edirne gibi batılı bir kentte laiklik saldırısı yapması yaşam alanlarımıza baskıdır. Edirne’de okul eksikliği söylendi. Özel TED Okulu Edirne sorumlularının AKP yetkilisi olması devlet okulu yapılmamasının açık nedenidir.
Biz CHP olarak Cumhuriyetin Geleceği İçin Eğitim Çalıştayı ve 2. Yüzyılda Eğitimin Hedefleri toplantısını yaptık. Bu toplantılarda sadece açılışları partili olarak yaptık. Tüm sunular demokratik Kitle Örgütleri, sendikalar ve bağımsız kurumlardı.
Bu günkü Milli Eğitim Şûralarının temeli 1921 Temmuz şûrasına dayanır. Sakarya’da kurtuluş savaşı yapılırken Mustafa Kemal Ankara’da Öğretmenler Şûrası toplamıştır. Öğretmene verilen değeri buradan anlayabiliriz. Cumhuriyetin temeli eğitim ile atılmıştır. Bu nedenle de 1946 sonrasında önce eğitimin temelini, laik ve kamusal eğitimi yok ettiler.
İstemihan Talay zamanında Köy Enstitüleri binalarının korunması kararı alındığından bu gün yıkamıyorlar ama bir şey de yapmıyorlar, adeta yıkılmasını bekliyorlar.
İktidar yıktı, yok etti ama yüz yıllık cumhuriyet mücadelesini unuttular. Onlar yıkmak için uğraşıyorlarsa bizler de korumak, geliştirmek için mücadele ediyoruz. Yakın zamanda da cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak hepimizin görevidir.
Eğitimin temel unsuru öğretmenler, veliler ve öğrencilerdir. Eğitim modelimizi bu üçlü üzerine kurulacaktır. Eğitim kurumları bu üçlü ile yönetilecektir. Bu nedenle mücadeleniz çok anlamlıdır.”

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Laik ve Bilimsel Eğitim Konuşuldu

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Edirne Gerçek Gazetesi - Edirne'nin Gerçek Sesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin