featured

Edirne’de Moğollar Konserinde ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ Gerginliğine Tepkiler

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

TED Edirne Koleji’nde 26 Kasım akşamı konser veren Moğollar grubu ile konser sonrası TED Edirne  Koleji’nin kurucusu ve eski AKP Edirne İl Başkanı Nesim İba arasında yaşanan tartışma sosyal medya okulun kurucusu İba’ya tepkiler yükselirken haberin Edirne’nin  yerel basında yer almamasına Edirne Barosu avukatlarından Fatih Altun’dan da tepki geldi.

Konser günü ile ilgili Müzik yazarı Murat Meriç’in Duvar gazetesinde yayınlanan haberine göre, “konserde grup üyesi Emrah Karaca babası Cem Karaca’nın ‘Namus Belası’ şarkısına girmeden önce bir konuşma yaptı. Karaca,  25 Kasım’da  Taksim’de polis saldırısına uğrayan kadın yürüyüşüne atıfta bulunarak, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sloganını attı ve salondaki dinleyiciler de buna katıldı. Konser sonrası kulise gelen okulun kurucusu  İba ile grup arasında bu slogan dolayısıyla tartışma yaşandı. Meriç’in haberine göre İba kuliste, “O Cem Karaca’nın oğlu çok ayıp etti, iki alkış almak için okumadığı bir sözleşmeyi savundu, şovunu yaptı, okul salonunu siyaset kürsüsüne çevirdi” dedi.İba’nın öfkeyle konuşması sırasında, Cahit Berkay’ın “Daha önce de söyledim Nesim Bey, biz Moğollar’ız ve sözümüzü her yerde aynı şekilde söyleriz. Emrah’ın cümleleri dediğiniz bizim cümlelerimiz ve her konserde bunları bu şekilde kuruyoruz çünkü gördüklerimizi anlatmakla, doğru bildiğimizi söylemekle yükümlüyüz” dediğini ileri süren Meriç, Taner Öngür’ün ise şunları kaydettiğini aktardı:

‘FİKRİMİZİ OKUL KÜRSÜSÜ DAHİL HER YERDE SÖYLERİZ’

“Sizinle aynı fikirde olmak zorunda değiliz. Fikrimiz bu ve okul kürsüsü dahil her yerde söyleyebiliriz. Bu özgürlüğümüz var. Siz de söylersiniz, tartışırız ama bir konser sonrası, siyasi bir tartışma için uygun değil. Bunu isterseniz sonra yapalım.” ifadelerine yer verdi.

ALTUN’DAN  YEREL BASINA TEPKİ                                      

Sosyal medya başta olmak üzere pek çok platformdan okulun kurucusu İba’ya tepkiler yükselirken haberin yerel basında yer almamasına Edirne Barosu avukatlarından Fatih Altun tepki gösterdi.

Altun sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada; “Edirne’de yaşayan dostlarımızın ilgisine sunulur. Yerel basında haber oldu mu bilmiyorum.Olmadıysa, haberi mi yok, haber değeri mi yok, yoksa başka bir şey var benim haberim mi yok!” diyerek tepkisini dile getirdi.

TED GENEL BAŞKANINDAN AÇIKLAMA

Sabah saatlerinde ise TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, sosyal medya hesabından yayınladığı mesajında şunlara yer verdi: “Moğollar, benim de severek dinlediğim, bu ülkenin kıymetli değerlerindendir. Kız çocuklarının okutulması yararına düzenlenen harika bir konserin ardından yanlış anlaşılmalar sonucunda yaşanan olaylar bizi derinden üzmüştür. TED olarak kendilerini ağırlamaktan her zaman onur duyacağız. #istanbulsozlesmesiyasatir” dedi.

Duvar Gazetesi’nden Murat Meriç’in haberinde ise şunlar yer aldı:26 Kasım’da, geçtiğimiz cumartesi günü Edirne’deydik. Edirne, memleketim sayılır. Soyadım oradan geliyor. Uygundum, gittim. İyi ki gitmişim çünkü çok acayip bir şeye tanık oldum. Anlatacaklarım, o konser sonrasında kuliste yaşananlar.

TED’DE ÖĞRENCİLERLE BULUŞMA

Başlangıç noktası güzel: Konser, TED Edirne Koleji’nde düzenlenen kültür-sanat etkinlikleri çerçevesinde okulun konferans salonunda yapıldı. Geliri kız çocuklarının eğitimine aktarıldı. Aynı çerçevede, önümüzdeki haftalarda bir de Feridun Düzağaç konseri yapılacak. Öğrendiğim kadarıyla, Moğollar, öğrenciler arasında yapılan bir ankette en çok istenen topluluklardan biri olduğu için bu konsere davet edilmiş. Bunu söyleyen, TED Edirne Koleji’nin kurucusu Nesim İba. Konser öncesinde ekip üyelerine verdiği yemekte başka şeyler de söyledi. Kolejin tarihini, onu nasıl kurduğunu anlattı ve orada verilen eğitimden söz etti. Buraya kadar her şey güzel ama kurduğu bir cümle, sonrasının habercisi olduğu için çok önemli: “Siz ne yapacağınızı bilirsiniz elbette, akıl vermek gibi olmasın ama Sayın Valimiz, Tugay Komutanımız ve eski Başbakan Yardımcımız da konserde hazır bulunacak, bunu bilin…” Bunun üzerine Cahit Berkay’ın kurduğu cümle daha da önemli: “Biz Moğollar’ız. Bir repertuvarımız var, her yerde oradaki şarkıları söylüyoruz, burada da bir şey değişmeyecek.” Güzel biten yemekteki bu sözler belki de küçük bir anı olarak kalacak, kısa sürede unutulacaktı ama yaşananlar yüzünden bunun altını özellikle çiziyorum.

Yemek sonrası TRT kameramanının gelmesi, ekiple söyleşi yapmak istemesi de şaşırtıcıydı. Moğollar, yıllardır TRT’ye (ve başka pek çok kanala) çıkamıyor. Taner Öngür, söyleşi sırasında bunu da dile getirdi: “Yıllar sonra TRT kameralarını karşımızda görmek enteresan. Demek ki geliyor gelmekte olan.” Gülüşmelerle kulise gidildi, kısa süre sonra konser başladı ve bildik Moğollar repertuvarındaki şarkılar art arda sıralandı: “Ağrı Dağı Efsanesi”, “Geri Sar”, “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Dila Hanım / Devlerin Aşkı”, “Resimdeki Gözyaşları”, ‘Dağlar Dağlar” derken sıra “Namus Belası”na geldi. Emrah Karaca, babasının şarkısını seslendirmeden önce her konserde yaptığını yaptı ve bir gün önce Taksim’de polis saldırısına uğrayan kadın yürüyüşünden dem vurarak özetle şunları söyledi: “Sadece ‘şiddete hayır’ demek için toplanan kadınlara bizzat devlet eliyle şiddet uygulanması bile İstanbul Sözleşmesi’ne ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor. Bu şarkı, kocası tarafından namus denilerek öldürülen bir kadını anlatıyor. Moğollar olarak bu hikâyeler şarkılarda kalsın istediğimiz için, buna dikkat çekmek için bu şarkıyı söylüyoruz ve diyoruz ki, İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” Salondan kopan büyük alkış sonrası şarkı dinleyicilerle birlikte coşkuyla söylendi.

Sivas’ta yakılarak öldürülenler için yazılan “Issızlığın Ortasında”, siyanüre karşı direnen Bergama köylülerine destek vermek amacıyla yapılan “Ölüler Altın Takar mı?”, bütün salonu yerinde zıplatan “Dinleyiverin Gari” derken sıra beklenen şarkıya geldi: “Bi’şey Yapmalı”. Taner Öngür “köşe konuşması”nı yaptı, yine dinleyicinin katılımıyla konser bitti. Başlamadan, bu şarkı sonrasında bir hediye verileceği söylendiği için ekip bir süre sahnede kaldı, gelen giden olmayınca Cahit Berkay “birileri gelecekti, olmadı galiba ama biz Sayın Valimize selam verelim” dedi, bis için hazırlanan diğer şarkıya geçeceklerken kurucu Nesim İba’nın sahneye girmesiyle ‘merasim’e dönüldü. Moğollar adına Cahit Berkay’a Edirneli bir usta tarafından yapılan el yapımı fayton hediye edildi, teşekkürlerin ardından konseri izleyen idari ve mülki erkana saygılar sunuldu. Beklenen vali sahneye çıkmadı, selamı almadı, iş İba’ya kaldı. Son iki şarkı yine hep beraber söylendi, konser bitti.

KULİS BASKINI

Sonrası, yoğun bir kulis mesaisi: Ekseriyetle genç hayranlarla fotoğraflar çektirildi, imzalar verildi, kısa sohbetler yapıldı. Her şey şahane giderken Nesim İba’nın kulise girmesi bir anda olayları tersine çevirdi.

Bundan sonrası, aslında hep yaşadığımız şey… Okulun kurucusu Nesim İba, kararmış bir yüz ve sinirle kulise geldi, Emrah’ı sordu ve “O Cem Karaca’nın oğlu çok ayıp etti, iki alkış almak için okumadığı bir sözleşmeyi savundu, şovunu yaptı, okul salonunu siyaset kürsüsüne çevirdi,” dedi. Kuliste bir anda ortalık buz kesti; İba sözlerine aralıksız devam ederken Cahit Berkay onun karşısına geçti ve mealen şu cümleleri kurdu: “Daha önce de söyledim Nesim Bey, biz Moğollar’ız ve sözümüzü her yerde aynı şekilde söyleriz. Emrah’ın cümleleri dediğiniz bizim cümlelerimiz ve her konserde bunları bu şekilde kuruyoruz çünkü gördüklerimizi anlatmakla, doğru bildiğimizi söylemekle yükümlüyüz.” Taner Öngür, ona şu cümlelerle destek verdi: “Sizinle aynı fikirde olmak zorunda değiliz. Fikrimiz bu ve okul kürsüsü dahil her yerde söyleyebiliriz. Bu özgürlüğümüz var. Siz de söylersiniz, tartışırız ama bir konser sonrası, siyasi bir tartışma için uygun değil. Bunu isterseniz sonra yapalım.”

Nesim İba, bu sözler üzerine daha önce söylediklerini yineleyerek “okulda siyaset yapılmaz”a denk gelen bir kısım cümleler kurdu, arada “devletin valisi salondayken o cümleleri kuramazsınız” dedi; İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısına zarar verdiğinden dem vuran cümlelere girdiğinde bu tuhaf tartışmayı uzatacağı belli olduğundan Cahit Berkay içerideki ekip arkadaşlarına seslendi: “Toplanın arkadaşlar, gidiyoruz”. Sonrasında film koptu. İba, “Ne bağırıyorsun? Cahit Abi dedim, saygı gösterdim ama sen benim okulumda benimle bağırarak konuşamazsın!” Herkes sustu, neye uğradığımızı şaşırdığımız için ne yapacağımızı bilemez hâlde birbirimize baktık. Cahit Berkay içerideki arkadaşlarına seslendiğini anlatmaya çalışırken İba dozu daha da artırdı, bağırmasını sürdürdü. O esnada kendisini sakinleştirmek ve tartışmayı bitirmek üzere yanına yaklaşan menajer Deniz Kahya’ya dönerek “dokunma bana, benim okulumda bana dokunamazsın” demesi ortamın daha da gerilmesine sebep oldu ama ekip sakinliğini korudu. İba, tehditler savurmaya başladı ve bir sonraki konseri işaret ederek “o Feridun Düzağaç konseri de iptal, bu okulda böyle şeyler söyleyemezsiniz” diyerek bağıra bağıra uzaklaştı.

BİLDİK BAĞLANTILAR, TUHAF OLMAYAN TEMASLAR

Sonrası hızla toplanma, olay mahallini terk etme ve şaşkın bir şekilde yaşadıklarımızı anlama çabası… Yolda Cem Öget’in yaptığı küçük bir arşiv taramasıyla Nesim İba’nın eski AKP İl Başkanı olduğunu öğrenmemiz, yaşananları anlamamızı kolaylaştırdı. Bu kadarla kalmadık, geçmişe dönük taramada “AKP İl Başkanı İba’ya ihale kıyağı” gibi başlıklara rastladık. Dahası, onun okulun başına geçmesiyle boşalan AKP İl Başkanlığı görevini, eşi Belgin İba’nın devraldığını öğrendik. Bu bağlantıları yeterli gördük, konuyu kapattık.

Elbette kendi aramızda kapattık. Bu yazıyı, yaşananları anlatmak ve aktarmak için birinci derece tanıklığımın arkasına sığınarak yazıyorum. Oradaydım, olayın her ânına şahit oldum. Ekipten olmadığım için orada tartışmaya katılmadım, dinlemekle yetindim ama burada bir-iki söz söyleme gereği duyuyorum.

Az önce, bu yaşananların aslında tanıdık olduğunu söyledim. Karşımızda hayatın her alanında her şeye karışan bir iktidar var ve bu iktidarı kuranlar, yandaşlarıyla birlikte onların dışında kalanlara yaşam alanı tanımıyor. Bu, memleketin özeti. İba’nın ısrarla altını çizdiği “benim okulumda” vurgusu, biraz da bu yüzden. Yemekte yaptığı uyarı yerini bulmadığı için, Emrah’ın cümlelerine büyük bir alkışla destek geldiği için, şarkılar hep birlikte ve coşkuyla söylendiği için kayan şaftı, başta büründüğü ‘eğitim neferi’ ya da ‘saf ve temiz yönetici’ maskelerinin düşmesine sebep oldu, bir anda kendine döndü ve oradaki erkini kullanarak (ya da iktidarın ona verdiği yetkiyle) işi bambaşka bir yere götürdü.

Aslında hikâye, Moğollar’ın “Sayın Valimiz de burada” cümlesini duyduğunda ‘yandaş’ sanatçılar gibi hazırola geçmemesi ve bildiğini okumasıyla alakalı. Bunun sırrı, Cahit Berkay’ın gece boyu kurduğu cümlede gizli: “Biz Moğollar’ız.” Şaftı kaydıran, ezberi bozan bu beklenmedik tavır. Doğru olan da bu esasen. Ancak biat kültüründen gelenler için böylesi aykırılıklar anlaşılır gibi değil. Yazık ki, bu ara bu tip baskılarla, baskınlarla sık karşılaşıyoruz. Neyse ki Moğollar gibi direnenler de var. Başa döneyim, bir kere daha yineleyeyim: Büyük hayranlarıyım ve onlarla yan yana yürümekten onur duyuyorum. Cumartesi yaşananlar, aynı yöne bakmakla, omuz omuza durmakla nasıl isabetli bir karar verdiğimin göstergesi. Onlar Moğollar. İyi ki.”

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Edirne’de Moğollar Konserinde ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ Gerginliğine Tepkiler

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Edirne Gerçek Gazetesi - Edirne'nin Gerçek Sesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin