featured

“Ormanlar Odun Deposu ve Vahşi Madencilik Alanı Değildir”

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

​DOKU Derneği Yönetim Kurulu  Başkanı Göksal Çidem, 21 Mart Dünya Ormancılık ve 22 Mart Dünya Su Günü dolaysıyla açıklama yaparak, “Ormanların korunması su güvenliğimiz için de önemlidir.Ormanlar, dünya çapında temiz ve bol miktarda su sağlamak için kritik öneme sahiptir. Sağlıklı ormanlar suyu filtreler, erozyonu azaltır, yağışları düzenler, yeraltı suyu alanlarını doldurur ve kuraklık ve sellerin etkilerine karşı tampon görevi görür.Su varlığı çevre sağlığı ve gıda güvenliği açısından da ayrıca büyük önem taşımaktadır.” dedi.

Çidem açıklamasının devamında şunları kaydetti: “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2012 yılında orman kaynaklarının önemini vurgulamak amacıyla 21 Mart tarihini “Dünya Ormancılık Günü“, 1993 yılında 22 Mart tarihini Dünya Su Günü, ilan etmiştir.
2022 yılında 21 ve 22 Mart Dünya Ormancılık ve Dünya su gününde Ormanlarımız ve sularımızın durumu
Ormanın sesi, suyun rengi değişti.
Ormanların sesinin değişmesine neden tahribatlar, adına yatırım denen projelerle her geçen gün çoğaldı, çoğalıyor. Yağmuru beklerken, Ormanlarımıza, tarım topraklarımıza her gün yeni projeler yağıyor. Yağmur gibi gelen Projeler artarken Ormanlar alanları daralıyor. Ormanlar daralmaya başladı. Buralarda yaşayan canlılara da da daral gelmeye başladı.
Ormanlar, bitki ve hayvan türleri için kritik yaşam barınma ve üreme alanlarıdır. Ormanlarda yaşayan türler, orman sağlığının korunmasında önemli bir rol oynar.
Ormanlık habitatlarda meydana gelen parçalanma ve değişiklikler, onlara bağlı olan türlerin yok olmasına yol açıyor.
Ormanın temel fonksiyonları olan oksijen üretimi, su kalitesini artırması, toprağın yüzeysel akışını durdurması, karbon yutak alanı olması, yaban hayatı için yaşam alanı olması gibi fonksiyonlarını yerine getiremeyecek olması durumları göz önünde bulundurulduğunda, orman bütünlüğüne zarar verecek projelerde bilim inanlarının uyarılıları dikkate mutlaka alınmalıdır. Selden korkuyorsanız ormanı koruyup ağaç dikeceksiniz. Ormanlar odun deposu ve vahşi madencilik alanı değildir.
Ormanlar yok olurken, orman köylüsü de geçimde ve yaşamda acze düşüyor. Oysa, Anayasa’nın 170’inci maddesinin orman köylüsünün kalkındırılmasını esas alan bir düzenleme olduğu, Bu düzenlemeye istinaden 6831 sayılı Kanunundaki maddeler ile orman köylüsüne çeşitli imtiyazlar tanındığı, Anayasal güvence altında olan orman köylüsünün geçim ve yaşam alanlarını yok eden projelere dur denmelidir.
Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirler alınması gerekmektedir.
Ormanların korunması su güvenliğimiz için de önemlidir.Ormanlar, dünya çapında temiz ve bol miktarda su sağlamak için kritik öneme sahiptir. Sağlıklı ormanlar suyu filtreler, erozyonu azaltır, yağışları düzenler, yeraltı suyu alanlarını doldurur ve kuraklık ve sellerin etkilerine karşı tampon görevi görür.
Su varlığı çevre sağlığı ve gıda güvenliği açısından da ayrıca büyük önem taşımaktadır.
Tahribata uğramış orman alanları suyu düzgün bir şekilde filtreleyemez. Buna bağlı olarak yaşamını sürdürebilecek ı olan topluluklar için su rejimini düzenleyemez. Erozyon, sel ve heyelan riskleri artar..
Dünya orman gününde Istrancalardan bir örnek.
Bulgaristan tarafındaki Istrancalarda hayvanlar orman içinde dolaşırken, bizim tarafta maden işletmelerine ait kamyon ve iş makinaları dolaşıyor. Bir tarafta hayvanlar, bir tarafta kamyonlar dolaşıyor.
Dünya su gününde Istrancalardan iki örnek verelim.
İki nehir. Biri Veleka-Diğeri Ergene. İkisi de Türkiye ıstrancalarından doğuyor. Biri Bulgaristana akıyor. Diğeri Türkiye sınırlarında akıyor. Veleka Nehrinden SU , Ergene Nehrinden SIVI akıyor.
Veleka’da balık tutulup, tekne gezileri yapılırken, Ergene de canlı yok. Nehir kenarında yürümek bile imkansız hale geldi. Veleka nehri ve çevresi biyosfer rezervi. Koruma alanı.
Nehrin birinin kaderi içindekileri ve çevresindekilere yaşam kaynağı olmak, Diğerinde ise içindekileri ve çevresindekilere ölüm saçmak.

Doğaya yapılan zulmün hesabı da bedeli de ağır oluyor. Can ve mal ile ödeniyor. Tarım toprakları üzerinde ki yapılaşma depremde çok ağır kayıplara neden oluyor. Her planı, her projeyi mevzuata, genelge ve yönetmeliklere göre yapsanız da, ÇED olumlu, ÇED gerekli değil, deseniz de, Doğa bu planlardan anlamaz. Su akar yolunu bulur der.. Su yoluna yaptıklarınızı yok eder, geçer gider.
Biz dünyayı bir an ferahlayınca nefes alınca hatırlıyoruz. Ormanlık alanlarda, su kaynakları kenarına gidince “Oh be dünya varmış “ diyoruz. Ne yazık ki her geçen gün daha kötüye gidiyor. Tahribat bu şekilde devam ederse orman ve sularımız için son defa söylenecek bir söz kalıyor. “bir varmış, bir yokmuş” demeye az kaldı.
Milyonlarca yıldır, yaşam kaynağı olan doğal varlıklarımızı korumak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmalıyız. Her şeyi yok etmeden, kalanları koruyarak, geleceği kurtarmak belki mümkün olur.
Trakya havası, suyu, toprağı ve insanıyla sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en değerli bölgesinden biridir.
Trakya ülke topraklarının 33 te biri. Yani %3 lük bir kısmı. Ancak ülke nüfusunun Yaklaşık %20 si burada yaşıyor. Yeni planlarla da bu sayı daha da artacak. Doğal kaynaklar yeter mi..?

TV lerde hava durumunda “Balkanlardan gelen, soğuk, sıcak, yağışlı, karlı v.b. yurdu etkisi altına alacaktır” denir. Istrancaları kaybedersek, İstanbul’un nefes borusu yok olacak. İçtiği suyu yok olacak. Çünkü İstanbul’a su ve hava Istrancalar üzerinden gidiyor.
​İstanbul, yaşanan depremden sonra akın akın Istrancalara geliyor. Zaten sanayi göçü ile göç alan Istrancalar, şimdide deprem göçüyle karşı karşıya. Göç planlaması bilim insanlarınca yapılmazsa buradaki doğal kaynaklar yetecekmi.? Bunun hesabı yapılmalı.
Bir Bulgar dostum Istrancalar için “Tanrı dünyayı yaratırken düşünmüş, planlamış. Ancak Istrancaları yaratırken sadece gülümsemiş” demişti.
Tanrı o kadar cömert davranmış ki. Ormanı suyu havası ve bereketleri toprakları miras yedi gibi yok ediyoruz. Yarınlara ne bırakacağız..? Yerel ve Merkezi yönetimler bu konuyu acilen gündemlerine almalı.?
İnsan ve yapılaşma baskısı her geçen gün artıyor. Arttıkça da yaban hayatına barınacak alanlar azalıyor.
Istrancaları hem temiz hava, hem temiz su hem de yaban hayatının devamı için her türlü yapılaşmadan ve baskıdan uzak tutmak, korumak için geç olmadan adım atılmalı, ormanlar “kesin korunacak hassas alan “ topraklar ise “tarımsal sit” ilan edilmelidir.
​Bu arada 2 ay sonra yapılacak seçimde adayların kaçının gündeminde olacak izleyeceğiz. Aday adaylarının bir kaçı dışında bugüne kadar ne ormanımız, ne topraklarımız ne de sularımız gündemlerinde yoktu.?
​Ne yaptılar, ne yapacaklar çözüm önerileri nedir, hangi çalışmaları yaptılar, bu konuda yapılan hangi çalışmada yer aldılar? Soracağız..

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
“Ormanlar Odun Deposu ve Vahşi Madencilik Alanı Değildir”

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Edirne Gerçek Gazetesi - Edirne'nin Gerçek Sesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin